kedi

by

Yaz Aylarını Niye Sevmiyorum ?

Belki de Şubat’ın başında doğmuş olmam nedeniyle kim bilir ? Ama bence asıl neden sıcaktan hoşlanmamam. Kızıl saçlı, beyaz tenli doğmuş olmam nedeniyle güneşin her daim yakıp kavurmuş olması, yanıp bronzlaşma ihtimalimin yine pigmentler nedeniyle sıfır olması ve alerjik bünyem. Seferihisar’da bir kaç yaz, her defasında damardan acilde iğne olduğum, dudaklarımın ve göz kapaklarımın şiştiği

by

Tuhaf Kedi Öyküleri

İlk kedim Arap ile sanırım altı yedi yaşımdayken ve ırkçılık duyarlılığından önce tanışmışım. Şimdi olsa adını Arap koymazdım tabii. Herkesin anladığı gibi lekesiz siyah bir kediydi. Onunla olan anılarım yaşımın küçüklüğüne rağmen çok berrak. O zamandan beridir de en uzunu Miço olmak üzere ( 15.5 yıl ) pek çok kedi ile karşılaştım, bu yıla kadar

by

Yine Eylül geldi

Resmi olarak Sonbahar geldi. Ben de her zamanki gibi rahatladım tabii. Malumunuz sıcak havaları hiç sevmiyorum. Renk renk şallara bürüneyim, kırmızı sarı sonbahar yapraklarını yerlerde göreyim,  terlemeden yürüyeyim, sıcak bir şey eşliğinde okuyayım yazayım, o günleri özlemiştim tabii. Bir de Korece ders eşliğinde yürüyüşlerime başladım, fena olmadı. Bu yaz kışlık evdeki boya badana dolayısıyla Saklıköy’e

by

Son zamanlarda dedikodu ve gıybet de level atladı. Artık çay ve poğaça eşliğinde yapılan sohbet ve dedikodular, Facebook, Twitter, IG gibi sosyal medya hesaplarından gözlenen, stalklanan-  ki ben buna en uygun sözcük olarak musallat olmak fiilini buldum-arkadaş ve akrabalarımız hakkında her ortamda belgeleriyle yapılmaya başlandı. Bir de sosyal medya hesaplarında paylaşılanlarla ilgili dedikodular ve itirazlar

by

Eve Dönüş

Sonunda sonbahar geldi. En sevdiğim mevsim. Hem yağmuru sevdiğimden, hem de soğuğu. Sıcaktan ve güneşten nefret ettiğimi daha önce söylemiştim sanırım. Şubat doğumlu olduğumdan belki de, sonbahar ve kış , serin kurt havası en özlediğim. Hava erken kararmaya başladı. Saklıköy bu mevsimde de güzel, ne var ki Hüsam’ın işe gitmesi zor oluyor. Karanlıkta gidip dönmek

by

Pek öyle görünmese de, ben dışa dönük gözüken içe dönük  bir kişiyim. Dolayısıyla, İnternet, sosyal medya uzaktan sosyalleşme açısından tam bana göre. Bir de kedi gibi meraklıyımdır. Stalker ( ben buna iz sürücü filan yerine musallat sözcüğünü bulmuştum bir zamanlar ) olmamak için zaman zaman kendimle savaştığımı bilirim. Kova burcu da her yeni şeye atlar

by

  Yürümeyi çok seviyorum. 1992 yılında geçirdiğim bel fıtığı ameliyatından sonra, artık yürüyüş ve yüzmeden başka spor yapamasam da, yürümeyi oldum olası severim. Yürürken  pek çok şey yapılabilir çünkü. Ben düşünürüm, etrafı gözlerim, müzik dinlerim, hatta içimden öykü yazarım. Günü değerlendirdiğim, planlar yaptığım, geçmişi, geleceği düşündüğüm,kedi sevdiğim, bulunduğum çevreyi didik didik ettiğim anlar yaşarım çoğu kez.

by

Aynı anda birden fazla kitabı okuma alışkanlığım yüzünden, her koltuğun ve masanın üzerinde pek çok kitap ya açık durumda, ya arasına konmuş kitap ayraçlarıyla sıralarını beklemekteler. En son yatağımın başucuna da raf alıp, okuma lambası koydum. Artık yatakta kitap okuma altyapım da hazır sayılır. Bu arada her kitap kurdunun bir süre sonra kitap ayracı merakı geliştirmesi çok

by

  “Issız bir adaya gitseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?” sorusu bana da  ilk kez ilkokulda sorulmuştur herhalde. Yanıtlar da pek çeşitlidir. Kimi yalnız olmak istemediği için- O zaman ne diye ıssız adaya gidiliyor değil mi ? – en çok sevdiği kişileri almaya çalışır yanına, kimisi de pek zekidir, makas, çekiç, tornavida filan alır.

by

    “Koşarken aklıma gelen düşünceler gökyüzündeki bulutlara benzer. Farklı şekillerde, farklı büyüklüklerde bulutlar.” der Murakami maraton koşma ve yazma serüvenini iç içe yazdığı “Koşmasaydım Yazamazdım” kitabında. Yazabilmek için hayatını baştan sona radikal bir biçimde değiştirmiştir Murakami, çok da iyi yapmıştır. Yoksa bu kadar iyi bir yazarı okumaktan mahrum kalacaktık biz sevenleri. Ben bir yazarı