anı

by

2022 Serüveni

Dün daha 2022 yılıydı, bugün geçen yıl oldu. Bu size de garip gelmiyor mu? Kocaeli sınırından birden İstanbul’a geçivermek gibi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da “2022’de kayda değer bir şeyler yapabildim mi? diye düşündüm. “kayda değer” de sübjektif bir kavram. Kime göre neye göre ? Bana göre tabii. 😂 Yaptığım için memnun olduğum

by

Nazire Annem

Nazire annem öte aleme göçeli bugün bir yıl oldu. Ölümü istediği gibi çekmeden, çektirmeden, aniden oldu. Böyle olduğunda geride kalanlar için çok zor oluyor. Kendisi ölenin ardından çok ağlanmasını hoş gören bir insan değildi. İnançlıydı çünkü, aslına geri döndüğüne inanırdı ölenlerin. Biz ardında bıraktıkları da onun çok iyi bir yerde olduğuna eminiz, ama işte ayrılık

by

Çocukluğumun Pazar günleri, kitaplar ve bir film

Bugün Pazar. Artık Pazar günlerini seviyorum. Geç bir kahvaltının yapıldığı, bazen yürüyüş, arkadaş  ve akraba ziyareti, ya da  Saklıköy’e , evime gidiş. Ayaklarımı uzatıp kitap okuyabiliyorum, ya da film izleyebiliyorum. En sevdiğim sonbahar günlerinde artık dökülmeye başlamış sapsarı yaprakların üzerinde de dolaşabiliyorum. En güzeli emekli olduğumdan beri Pazartesi Günü sendromundan uzağım, evet, en güzeli de

by

Bir kaç kitap, bir kaç hayat

Elimdeki yaşam öykülerini okudukça yazacağımı söylemiştim. İlk bitirdiğim Boğaziçi Üniversitesinden hocamız Profesör Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın Lüla ve Ben isimli Çifte anı öyküsü. Okuldayken Çiğdem Hanım’dan Sosyal Psikoloji Dersi almıştım. Biz Alan Duben ile Cem Behar’ın Aile araştırmasında çalışırken, onlar da yanıbaşımızda AÇEV Anne Çocuk Eğitim Vakfı projelerine başlamışlardı. Lüla ve Ben Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın annesi ve kendisinin

by

Merak Ettiklerim "Ve rüzgarlı havalarda yağmur iğri yağar" *

  Her şeyi bir arada yapmak huyum nedense yazmak söz konusu olduğunda işlemiyor. Aynı anda bir kaç kitap okuyup, farklı el işleri yapabiliyorum. Bir kanepede örgüm, bir masada kabaklarım, diğerinde taşlarım olabiliyor. Her odada ayrı ayrı okuduğum kitaplar da var. Ne var ki, gün içinde bir yazı yazmışsam bir başka yazı yazasım gelmiyor. Bu aralar

by

Sonunda havalar ısındı. Her ne kadar ben soğuk iklim kadınıysam da, yaz için Saklıköy’e taşınmak adına sevineceğim bir şey. Hem sıcak olduğunda İstanbul’u   hiç mi hiç çekemiyorum. Saklıköy’ün havası yayla gibi geliyor.Orası akşamları çorap giydirecek kadar soğuk oluyor, tam benlik, oh! Öte yandan habire eşya taşımak da hiç hoşuma gitmiyor. Her ne kadar iki ayrı

by

En son gezimle ilgili henüz bir şey yazamadım. Bu kez istediklerimin tümünü yapamadığımdan bir eksiklik mi hissediyorum nedendir, oturup yazmak gelmedi içimden. Halbuki ara ara yaptıklarım aklıma düşmüyor değil. İki farklı ülkenin insanları, mekanları, dili, doğası sahne sahne aklımda. Sonra düşündüm, durup gözlerimi kapattığımda aklımda kalanlar kazancım. O anı farkındalıkla yaşamak ve onu bir yere

by

Gezi yazılarını seviyorum. Hem gezilen yeri, hem gezmeye gideni tanıtıyorlar, hem de  insanda gezme isteği uyandırıyorlar. O yüzden gezi yazıları içeren kitapları da biriktiriyorum. Hoşuma giden en eski gezi yazılarından biri sıradışı bir Jöntürk olan Ubeydullah Efendi’nin Amerika Anıları’dır. Üzerine biyografi dersi için kısa bir çalışma yapmışlığım da var. Ubeydullah Efendi kendi deyimiyle ” Dalgalı