Genel

by

Çağdaşım pek çok kişi gibi, benim de  İngilizce öğrenme serüvenim Mr and Mrs Brown ile başladı. Allahtan farklı bir rota izledi de, daha sonraları İngilizce Öğretmenliği gibi bir işi bile üstlendim. Ama “Mr and Mrs Brown went to the seaside” cümlesi hiç çıkmamacasına zihnime kazındı. İngilizce öğrenme ve öğretme serüvenimde pek çok deneyim edindim. “Okullarda

by

Anais Nin, “Hepimiz seyahat ederiz, ama bazılarımızın yolculuğu başka yerleri, başka hayatları ve başka ruhları tanımak için sonsuza dek sürer.”demiş ve Pablo Neruda da “Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler” der bir şiirinde. “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler /Vicdanlarında hoşgörmeyi barındıramayanlar./ Yavaş yavaş ölürler / Alışkanlıklarına esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler / Ufuklarını

by

Biz  Nazım Hikmet’in ” Bir gönülde iki sevda olmaz, yalan olabilir” dizeleriyle büyüdük ve yine bizim için ” Yarin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber” olmak da  önemlidir. Ama çevremize, dünyaya, tarihe baktığımızda her şeyin bu kadar da siyah beyaz olmadığı  bir gerçek. Bizim ailede seri tekeşlilik ve çokeşlilik küçüklüğümden beri gözlemlediğim bir unsurdur. Annemin

by

Aynı anda birden fazla kitabı okuma alışkanlığım yüzünden, her koltuğun ve masanın üzerinde pek çok kitap ya açık durumda, ya arasına konmuş kitap ayraçlarıyla sıralarını beklemekteler. En son yatağımın başucuna da raf alıp, okuma lambası koydum. Artık yatakta kitap okuma altyapım da hazır sayılır. Bu arada her kitap kurdunun bir süre sonra kitap ayracı merakı geliştirmesi çok

by

  “Issız bir adaya gitseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?” sorusu bana da  ilk kez ilkokulda sorulmuştur herhalde. Yanıtlar da pek çeşitlidir. Kimi yalnız olmak istemediği için- O zaman ne diye ıssız adaya gidiliyor değil mi ? – en çok sevdiği kişileri almaya çalışır yanına, kimisi de pek zekidir, makas, çekiç, tornavida filan alır.

by

  İnsanların ne kadar acımasız olduğunu ilk fark ettiğim günler gizliden babamın dava dosyalarını okuduğum yedi sekiz yaşlarıma rastlar. Bir gün dedesi tarafından tecavüze uğrayıp, ondan bir çocuk doğurmak zorunda kalan  14 yaşında bir kızın dava dosyasını gördüğümde okuduklarıma inanamamış, böyle bir şey nasıl olabilir diye şaşıp kalmıştım. Kızın 14 yaşında olmasına mı, tacize uğramasına

by

O çok özel bir kadındı. Arkadaşlarıma anlatırken bile nazar değmesinden korka korka anlatırdım. Nesli  tükenmekte olanlardan biriydi çünkü. Geçtiğimiz Aralık ayında 101 yaşına girmişti. Onu düşündükçe  içim hep  mutlulukla doluyor. Hiç bir kötü anımız yok. Kırmazdı çünkü kimsecikleri. Her soruna mantıklı yaklaşırdı. Uyumluydu, zekiydi, yıllar boyu hep kendisini geliştirdiğini gördüm. Çok zengin bir hayatı da, fakirliği de tanımıştı.

by

Biz siyah beyaz, tek kanallı televizyonda bayrak çekilinceye kadar her şeyi seyretmeye alışmış bir neslin çocuklarıyız. Biz aynı zamanda siyah beyaz filmleri çocuk ve kadın matinelerinde, yazlık sinemalarda  çiğdem çitleyip, frigo, gazoz eşliğinde seyretmişizdir. O yüzden film ya da dizi seyretme alışkanlıklarımız şimdiki nesle oldukça  tuhaf gelebilir. Dördüncü sınıflara derse girdiğim bir gün çocukluğumda televizyonun

by

Toprağa düşen tohumun mucizevi çimlenişi ne zaman beni büyüledi, toprak benim için ne zaman vazgeçilmez oldu çok net anımsamıyorum. Ama babaannemin bahçesinde fasulye yetiştirişimizle, kendi bahçemle ilgilenmeye başlamam arasında çok fazla bir zaman yoktu sanırım. Beş altı yaşlarında Seferihisar’daki ikinci evimize taşındık. Kocaman bir bahçesi olan, kapısının önünde hanımelleri sarılı, düzayak bir ev. Yıllar sonra

by

“Ejderhalar, hobbitler ve küçük yeşil adamlar- bütün bunların yararı ne?” En sevdiğim Bilimkurgu yazarlarından Ursula Le Guin kendi sorusuna şu yanıtı verir” “Bunun yararı sana zevk ve haz vermesidir.” Hiç vaktim yok! diye terslenene de ikinci yanıtı yapıştırır :” Hayal gücüyle yaratılmış kurmacanın yararı, dünyayı, çevrendeki kişileri, kendi duygularını ve kaderini daha derinlemesine anlamanı sağlamaktır.”