by

Grip zamanları bazen haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonuna, kimi zaman da Kongwondo’ya kaçmak

12622009_10153831625863686_5622352040164263489_o

Bu yıl bir günden diğerine 10 derece farklılaşan hava koşulları hepimizi hasta etti. Nezle, grip olup evde olabilmek emekliliğin iyi yanlarından biri sanırım. Yoksa burnumu çeke çeke yollara düşmek zorunda kalacaktım. Burun damlası bağımlılığından kurtulmaya çalışarak, nefes almanın yollarını aramak, kutularca mendil harcayıp, her türlü meyve çayı denemek ne kadar tatsızsa, yatakta uzanıp kitap okumak, biraz daha iyiyken dizi, film izlemek, hatta bunları yazmak işin daha iyi yönlerinden.

Son yıllardaki Murakami hayranlığımdan daha önce de söz etmiştim. Epeydir elimde ‘Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu’ vardı. İşin tuhafı pek çok kitabı bir arada okuduğum için bu kitaba belki beş kez yeniden başlamak zorunda kaldım. Neden derseniz bu kitap tek başına başlayıp bir çırpıda okunacaklardan;  ne olmuştu unutuyorum araya başka şeyler girince. Murakami okuyanlar bilir, zaten ayrıntılı yazar ve o ayrıntıları birlikte görmek önemlidir. Bu kez oturup hemen okudum. Kitap iki ayrı öyküyü senkronize anlatıyor. Siz aslında aynı kişinin öyküsü olduğunu anlıyorsunuz kısa bir süre sonra. Bazen Murakami’nin düşündükleri benim de önceden düşündüğüm şeyler oluyor, beğenileri ya da beğenmedikleri bana uyuyor, o zaman mutlu oluyorum. Zaten bir yazarı sevmek, biraz da sizin gibi düşündüğü, duygularınızın senkronize olduğunu anladığınız zamanlarda olmaz mı ? Yine de her sizin gibi düşünen yazarı sevmezsiniz, demek ki fikir uyuşmasından başka ruh uyuşması da söz konusu.

Murakami’nin tüm kitaplarını okuduğunuzda birbirine geçişleri de hissedebiliyorsunuz. Örneğin, “Kedisini alıp, kocasını terkeden kadın, aaaa, Zemberekkuşundaki kadın değil mi yaa. “diyorsunuz.  Takıldığı imgelere, objelere siz de hayransanız, okurken ayrıca zevk veriyor. Bu romanında da unicornlar/ tekboynuzlar  vardı. En bir hayran olduklarım. Oldum olası mitolojik yaratıkları severim, ama unicorn en çok sevdiklerimdendir.

Bilinç bilinçaltı ve bellek üzerine sonlara doğru yapılan açıklamaların içinde kaybolabilirsiniz doğru, üstelik gerçeküstü açıklamalar da olabilir, yine de kahramanların iç konuşmalarına, kişilik yaratmadaki başarıya hayran olmamak elde değil. Aralarda herkesin bildiği, ama okuduğunuzda yine de evetleyeceğiniz hayat dersleri de alırsınız. ” Yaşam döngüsü hep aynıdır. Kurmak için uzun zaman harcanan şeylerin yıkılması için bir saniye bile yeterli olur. ” gibi. Ya da ara sıra düşündüğünüz şeyler birden karşınıza çıkabilir : ” Yine de bazen şöyle düşünürüm. Biz hepimiz, eskiden bambaşka bir yaşam sürmüş olamaz mıyız , derim kendi kendime. Sonra bunu , herhangi bir nedenle tamamen unutup, hiçbir şey bilmeden yaşamımıza devam ediyor olabiliriz. Hiç böyle düşündüğün oldu mu ? ”

“Denizin dibindeki kayalara yapışan denizhıyarları gibi, yalnız başıma o yaşıma gelmiştim.” gibi bir tanımlama hoşuma gidiyor. Ya da insanın kendinden ayrılan gölgesinin konuşması ve ” Ne yapacağımı bilemez hale geldiğim anlarda kuşlara bakıyorum.” demesi. Böyle şeyler işte. Bu arada Murakami’nin Kadınsız Erkekler kitabı da Doğan Yayıncılıktan çıktı. Okumaya başladım bile. Bitirince, o konuda da söyleyeceklerim olur belki.

703766_10153831775738686_7054051975842028837_o

Elimdeki diğer bir kitap bizim için çok tanıdık birinin Bernard Lewis’in Tarih Notları. Arkadaş yayınevinden çıkmış. Lewis bu yıl 2016 Mayıs’ında 100 yaşına girecek yaşarsa. Sanırım ben okuldayken Arabs in History okuyarak tanışmıştım kendisiyle. Bu kitapta doğumundan başlayarak, hayatından kesitleri okuyabiliriz. Lewis kendisini eleştirenlerden bahisle kendisine saldırıların İslamı savunanlar ve eleştirenler tarafından geldiğini , bir yandan İslamı ve onun kutsallıklarını karalamakla, diğer yandan onun kusurlarını savunmak ve hatta örtbas etmekle suçlandığını söylüyor. “Bense saldırılar her iki taraftan da gelmeye devam ettikçe, bilimsel nesnelliğime güven duymayı sürdüreceğim.”  diyor. Kitap henüz bitmedi bitirdiğimde ondan da daha geniş söz edeceğim. Ama okuduğum kısımdan bir küçük alıntı yapmak istiyorum, çünkü bu konuda kendisiyle çok benzer düşünüyoruz :

” Çok erken bir yaşta önemli bir keşif yaptım : Kitap okumanın zevki, eğer kişi onun gerçek sahibiyse, isteğe bağlı olarak büyük oranda arttırılabilir ve tazelenebilir. İlk olarak, kitabı okumanın yerini ve zamanını, kendinizi onu bir kütüphaneye ya da yasal sahibine iade etme gerekliliğiyle sınırlanmış hissetmeden seçebilirsiniz. Okurken, herhangi bir paragrafı beğendiğinizde, ne zaman dönerseniz dönün onun- aynı kelimelerin, aynı satırların, aynı sayfaların- her zaman orada olacağını bilmenin rahatlığını yaşarsınız. Ve hatta kitabı fiilen okumadığınız zamanlarda, ona kitaplıkta bakmak bile güzel ve değerli bir nesneye sahip olmanın zevkini anımsatır.”

Bazen bir kaç kitabı bir arada okumanın kitapları bitirme açısından dezavantajı mı olduğunu düşünüyorum, ama sanırım olumsuz olan bu değil, benim okurken en ufak bir bilgiye takılmam ve habire araştırıp durmam. Bir örnek vereyim. The Astaires kitabını hala okuyorum. Kitabın dili bilmediğim İngilizce sözcükler içerebiliyor. Konuyu anlamama rağmen sözcük öğrenebilme adına durup anlamı kesinleştiriyorum. Zaten ALES’ten sonra YGS’ye girme kararı da aldım. Azıcık bilgi tazelemek işe yarayacak. Neyse , işte geçen kitabı okurken Fred Astaire ile Edwina Mountbatten’ın dans ettiğini okudum. Oradan Lady’nin hayatına, ilişkilerine, özellikle de gay ilişkileri ve Nehru ile olan ilişkisine,  bu konuda çevrilmesi kararlaştırılıp sonra Hint Hükümetinin karşı çıkması üzerine  vazgeçilmek zorunda kalınan Indian Summer filmine ( Cate Blanchett ile Hugh Grant oynayacakmış ) kadar gittim. konuyla ilgili kitap ısmarlama planları (Indian Summer: The Secret History of the End of an Empire (2007) yaptım, ama bir kaç saatime maloldu.

Arada çıtır çerez diye aldığım kitaplardan da ilginç bilgiler edindiğim oluyor. Örneğin geçenlerde sırf merakımdan aldığım bol resimli bir kitabı bir saatte elden geçirdim. So Ji Sub’un Yolu. Martı yayınlarından çıktı. Koreli oyuncu So Ji Sub’tan yola çıkarak aslında Kore ile ilgili bir şarkıcı, bir modacı, bir yazar, bir fotoğrafçı, bir kuş bilimci, iki grafik tasarımcısı gibi Koreli sanatçıları Özel Güvenlik Bölgesi içinde gezip, fotoğraflayarak ( Kongwondo ) tanıtıyor. Bu bölge daha önce tek bir eyaletmiş.  Kuzey Kore ile sınır oluşturan bölge.  2010 yılında bu bölgenin tanıtımı için iyi niyet elçisi olarak atanmış So Ji Sub Bey. Bu kitabın Türkçeye çevrilmesi ve yayınlanması da kendilerinin Oh My Venus dizisinin Koreseverlerce izlenmesine denk geldi . Gamzeli kadın oyuncu Shin Min Ah ile birlikte tam da gönülleri fethetmişlerdi yani. Kitap bir taşla üç kuş vurmayı hedeflemiş. Hem bölgeyi, hem So Ji Sub’u, hem de Koreli sanatçıları tanıyorsunuz.  Gamsung Köyü muhtarı ve yazar olan ( Kangwondo Eyaleti, Hwacheon Bölgesi, Damokri’de ) Lee Wae Su ile de bu kitap sayesinde tanıştım. Tabii adamın kitaplarını ısmarlama düşüncesi de anında oluştu.

12525353_10153831908968686_3776874986170561000_o

Beni en çok ilgi alanlarına yaklaşımıyla yakaladı. Kendisinin balık restoranı olmadığını söyleyen yazar, ilgisiz bir şekilde ” Açık Büfe” kadar kapsamlı olduğunu söylüyor.Her tarakta bezi olmasını eleştiren insanlara ( ki kendisi radyo programı sunup, komedi programı yönetmek, Gamsung köyünün muhtarlığı, Sancheon festivalinin tanıtımı gibi görevleri olan biri ) ” balık restoranında biftek de satıyorum diye asıl işime leke mi sürüyorum sanki? ” diye cevap veriyormuş. ” Sadece bir şeyle yetinmek gerekiyormuş gibi kendinizi geliştirmeyi bırakmak çok anlamsız.” diyor. ” yapacak gücün varsa, yapmak istiyorsan, ne olursa olsun denemeye değmez mi ?”  Böylece dağınık ilgi alanlarım hakkında da bir miktar rahata kavuşmuş oldum.

Saklıköy karda çok güzel oluyor deyip bugünlük bitirmek istiyorum. Ayrıca iki yeni kedi peydah olmuş.

12513561_10153831626533686_7125260718758419610_o

 

12646881_10153831627313686_3019274910564876251_o

12622473_10153831627028686_3185538326228736880_o

 

2 Comments


  1. // Reply

    Nilgüncüm, öncelikle geçmiş olsun. Umarım şimdi daha iyisindir.
    Yine çok güzel konulardan bahsetmişsin. Güzel derken, ilgimi çekmesini söylemeye çalışıyorum. Tekrardan Murakami okumayı deneyeceğim. Sanırım onun kitapları içine girebildiğinde bırakamadan okunanlardan, daha hızlı okumayı deneyeceğim.
    Sana iyi okumalar diliyorum.
    Görüşmek dileğiyle,sevgilerimle


    1. // Reply

      Cok tesekkur ederim Zerrincim, opuyorum.

Leave a Reply to Nilgun Gunaydin Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *