by

101 Yıllık Kadın Bedoş, namı diğer Bedia

O çok özel bir kadındı. Arkadaşlarıma anlatırken bile nazar değmesinden korka korka anlatırdım. Nesli  tükenmekte olanlardan biriydi çünkü. Geçtiğimiz Aralık ayında 101 yaşına girmişti. Onu düşündükçe  içim hep  mutlulukla doluyor. Hiç bir kötü anımız yok. Kırmazdı çünkü kimsecikleri. Her soruna mantıklı yaklaşırdı. Uyumluydu, zekiydi, yıllar boyu hep kendisini geliştirdiğini gördüm. Çok zengin bir hayatı da, fakirliği de tanımıştı. Hepsini de tevekkülle karşılamış, ayaklarının  üzerinde durmayı bilmişti.

Fransız Mektebinde, Ameli Hayat Kız Mektebinde okumuştu, Fransızca, derdini anlatacak kadar İngilizce bilirdi. Bisikletli izcilik yapmıştı çocukken.  “Aaa kıza bak, kıza bak nasıl da bisiklete biniyor!” çığlıklarıyla. Çalışma hayatı da vardı. Denizcilik Bankasından emekliydi. Oradaki genç iş arkadaşlarının Bedoş’uydu. Denizcilik Bankasındayken pek çok ülkeyi  vapurla gezmişti.

bedos1
Bedia Tansı Özcebe

 

Her zaman çok şık, bakımlıydı. Genç bir kızken Beyoğlu’nda görüp, film çevirmesini teklif etmişler, ama o kabul etmemiş. Hastaneye son operasyonu yaptırmak için yattığında tırnaklarında parlak renkli ojeleri vardı, hemşireler döne döne aseton aradılar.

Annesi Çerkes babası, Çankırı’lıydı. Babaannesi de Çerkesti . Zamanın tüccar terzisi babasının sanata düşkünlüğü, ileri görüşlülüğü ile tiyatrolar, konserler epey gezmiştir. Babası iflas edene kadar köşklerde zengin bir yaşam sürmüştür. Ama sonra çalışmayı ve hayatını kazanmayı da bilmiştir.

Aşk hayatı hareketli, ama bir o kadar da şanssızdır. İlk kocası, dedem olacak hayırsız, çapkın çıkmıştır. Taa o zamanlarda kadınların her şeyleri kabullendiği zamanlarda bile evliliğe boyun eğecek kadar gurursuz değildir, boşanmıştır. İkinci eşiyle de anlaşamamıştır. Son eşi ise yaşlılığını aydınlatacakken, kıskanç bir üvey evladın kurbanı olmuşlar, adamcağız strese dayanamayıp, kalp krizinden ölmüştür. Bu evliliklerden 3 çocuğu altı torunu, bir torun çocuğu olmuştur. Biraz daha yaşasaydı bir torun çocuğu daha görebilecekti.

 

İnsanı hep şaşırtmıştır. Piyano çaldığını bilirdim, ama bir gün eline ud alıp tıngırdattığını da görmüştüm.  “Aman biraz bilirim bunu da” demişti. Kendine bakar, sağlığına dikkat ederdi. Her şeyi ölçülü az yerdi. Ama tavuğun siyah etini, kaşar peynirinin iyisini, kalamata zeytinini, susuz rakıyı sever, yeri geldiğinde içerdi.

Zamanında kayak yapıp, dans etmiştir. Uzun süreler boyu birlikte bir yerlere gittiğimizde onu benim annem, annemi de kız kardeşi zannetmişlerdir. Hele biz Seferihisar’dayken bir tatilde bize ziyarete gelmesi hikayesi vardır ki, anlatmaya değer. Babam kasabanın yegane kahvesinde minibüsten inecek anneannemi beklemektedir. Yanında da hakim ve doktor arkadaşları. Bir süre sonra minibüs gelir. Bedia Hanım başında şapkası, son moda elbisesiyle havalı bir biçimde inince doktordan ” Üff gelen parçaya bakın!” sözleri duyulur. Babacığım sinir içinde “Ne diyorsun be, o benim kayınvalde!” der. Bir başka gelişinde de kırmızı paltomla üşümüş bir biçimde benim nasıl onu beklediğimi anlatırdı, anımsadıkça.”Ufacıktın, titreye titreye beni bekliyordun.” diyerek.

Beş yıldan fazla emanet çocuk olarak evinde kalıp, mutluluğu paylaşmışımdır onunla. Her zaman mutlu etmiştir beni. O benim anneannemdi, soyundan gelmekten gurur duyduğum insanlardan biri. Bedoş, namı diğer Bedia…

 

7 Comments


  1. // Reply

    Sevgili Nilgün.

    Çok sevdiğin Anneanne’nin kaybını, yaşadığın güzel anılarınla yadetmek şansına
    sahipsin. Ne mutlu ki bu kadar çok paylaşımın olmuş..

    Kaleminle de anılarını paylaşırsın bizimle…
    Başın sağolsun.
    Sevgilerimle…


  2. // Reply

    canım nede güzel anlatmışsın anneanneni bizim halamızı onu hep kırmızı rujlu, ojeli tırnakları ve hep boyalı yapılı saçlarıyla hatırlayacağım o gerçek bir İstanbul hanım efendisiydi mağrur gururlu ve asil.kalemine sağlık.


    1. // Reply

      Harika bir yazıydı canım. Keyifle okudum ve senin sayende anneanneni tanıdığım için mutluyum. Turuncu kazağı da dikkatimi çekti. Turuncu benim için direnişin, hayata meydan okumanın kısacası güzel kadınların rengi…


  3. // Reply

    Nilgün’cüğüm geçen seneydi sanırım doğum günü resimlerini paylaştığında içim titremişti… Huzur içinde uyusun, hep hatırlanacak…


  4. // Reply

    Nilguncum ne guzel anilar biriktirmissin. Allah rahmet eylesin.


  5. // Reply

    Nilguncum basin sagolsun ben hep anneanneni hic olmeyecek gibi hissederdim ve onu zarafetine hayrankik duyardim sen de ne guzel anlatmissin bu zarif ama o kadar da mucadeleci cumhuriyet kadinini ruhu sad olsun nurlar icinde yatsin sizlerede allah sabir versin sevgiler


  6. // Reply

    Onu tanıdığım için öyle mutluyum ki, benim için çok ama çok özel bir insan dı ve onun benim büyük halam olmasından hep çok gurur duymuşumdur. Canım halacım, çok özliycem sizi…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *